22 Mayıs 2015 Cuma

ENGEL TANIMAYAN TEYZELER



Canlıları;insanlar,hayvanlar,bitkiler,mikroorganizmalar ve canımız engel tanımayan teyzeler olmak üzere çoka ayırışımızın fi yıl dönümünde bu türün özelliklerinden bahsetmek yazmak yazmak yazmak isterim:

         Bu teyzeler 45-55 yaş arasında olup boyları   Türk standartlarından hallice kiloları ise üç basamaklıdan önceki son çıkıştır.
         Çocukları okuyor ya da evli olduklarından haftanın üç günü altın gününe, bir günü de güllü yasin gününe birkaç akşamı da akraba oturmasına ayırırlar.
         Zamanında kaynanlarından çok çektikleri için sohbetleri periyodik olarak kaynana çekişmelerine varır.Kaynanalarını bedenen gömseler de ruhen hala beraber yaşalar.
         Gençken söz geçiremedikleri artizz kocalarından intikamı bu yaşlarında alır ,herifleri takmazlar çorbayla doyurup kendi dizilerine mahkum ederler.
         Okuldan ,işten yorgun argın dönülen saatler ekseriyetle bu teyzelerimizin gün çıkışına denk gelir ve otobüsteki ayakta giden ölü genç nüfustan bu canlar sorumludur.
          Es kaza otobüste,tramvayda,uçakta-genelde korkarlar pek binmezler ama-yanına denk geldiğiniz bu teyzelerimizin Ankarada okuyan kızını,Adanadaki doktor oğlunu Bursalı hemşire gelin adayını dinlerken tanışır,kaynaşırsınız,
         Engel tanımayan teyzelerimizin en güzel özellikleri misafirleri gelmeden yatak altlarını süpürüp ,yağmur yağmadan beş dk.önce cam silmeleri,ve tek elle sarma sarmalarıdır.
         Çarşıda,pazarda,manavda,markette hatta banka kuyruğunda denk geldiğimiz bu teyzelerimizin 1000N luk itme gücüne sahip olduklarını belirtmek isterim.Sizi sonsuza dek itip yörüngeden çıkmanıza sebep olabilecek kapasiteye sahiptirler.
          Teyzelerimizin yaz kış giydikleri kalın ten çoraplar ,piyasalarının nabzını tutar  günümüz bombası file  çoraba meydan okurlar.
          TÜM bu saydığımız özellikteki tontiş teyzelere ülke olarak çok şey borçluyuz yine de.Hala kuyumcularımız çeyrek altında,dövizcilerimiz zamanında markta,günümüzde avroda ve dolarda söz sahibi ise bu canlarımızın yastık altı sütyen içi birikimleri sayesindedir.Kendilerini ülke halkı ve ekonomisi olarak seviyor seviyor SEVİYORUZ...


            

13 Mayıs 2015 Çarşamba

THE DOĞRUCU DAVUT



              'Yalanlar yalanlar' yazımı okuyup ürken-kendisini sıkça yediğimin farkına varan-ürkek ceylanlara hitaben neden bu konuda uzmanlaştığımı açıklama gereği duydum.Profesyonelim çünkü:dürüst tavrımın bugüne kadar ne bir hayrını gördüm ne de meyvesini yedim.Aksine ne zaman içimden geçeni patt diye söyledim ozman kötü ben oldum.-sevgili ailem bu sizler için geçerli değil-bazen çoğu zaman-

            Mesela çevremizde topluca rahatsız olduğumuz bir mevzu hakkında birkaç kişiyle daha önce konuşup ortak fikirde olduğumu anlayıp kendime ' ne kadar da haklıyım ya' dedikten sonra konuyla ilgili bir ortam olduğunda ben içimde ne var ne yok her şeyi söylüyorum anamm kimseden ses yok salağa yatan mı dersin,mevzuyu ilk defa duyuyormuş gibi şaşıran mı dersin,ocakta yemeğim var deyim sıvışan mı dersin... Ben oluyorum sana yılan başı  onlar oluyor adeta masum birer kelebek.Hani böyle sınıfta hoca espiri yaparda o gürültüde bir cümle kurarsın herkes susar senin sesin ayyuka çıkar ya mantar gibi kalırsın ortada hah tıpkı öyle sap gibi kalmışımdır hep.Ya da bir problemimi kibarca anlatırım birine insan yerine koyayım da adam sansın kendini derim karşıdaki dönüşür zeytinyağına çıkar su üstüne hep sonunda suçlu olurum.İşte böyle gereksiz bir şey benim için haketmeyene  dürüstlük...Tövbe bir daha kim ne duymak istiyorsa onu söyler böyle de yerim adamı .Ben THE DOĞRUCU DAVUT olacağıma o keriz olur..
       Daha şık bence.....

4 Mayıs 2015 Pazartesi

GÜNDÜZ MÜ SEFASI?


    Sarah Jio'nun en son okuduğum tontiş kitabını kahve fotosu olmadan tanıttığım için öncelikle özür diler ve kitap özeti arayan liseli bebelere de worde kopyala ver hocana evladım önerisinde bulunmayı borç bilirim.
     Şimdi kitaba gelecek olursak kitabın baş kahramanı Ada eşini ve çocuğunu bir kazada kaybetmiş güzel bir kadın.Depresyona girdiği için de Seattlede Union Gölü kıyısında bir yüzen ev kiralayıp inzivaya çekiliyor.Ada bir yandan yeni evi ve çevresine alışmaya çalışırken bir yandan da kocası ve çocuğunun hayaliyle yaşıyor.Bana bu hallerde en ilginç gelen şey kocasının ev kocası olması.Adam çocukları olunca işi bırak sen ben çocuğa bakarım diye evde otur.Böyle erkek mi olur beee ille de biri evde oturup çocuğa bakacaksa ben yaparım onu sana ne herif halinle.Ne saçma iş... Neyse yüzen ev mahallesinde bir adamla tanışıyor Ana.Tabi hemen düzeyli düzeysiz bir ilişki...Bunların da çivi çiviyi söker işine uyuzum.Bi acını yaşa be kadın.Bir de görümcesi de ortak olmuş bununla.Bir seviniyor yengesinin yeni ilişkisine .Abin ölmüş, yeğenin ölmüş, yengen başka bir adamla kırıştırmaya ant içmiş sen in yaptığına bak.Bu arada Ada'nın oturduğu evin eski sahipleri de bu mahalleden gizemli gizemli ayrılmış bir çift.Ada hiç derdi yokmuş gibi bir de eski ev sahiplerinin sırrını çözüp 80 yaşında ,ölmek üzere, gözünde kurt olan adamı hapse attırıyor.Tanıştığı adamla da sevgili oluyor.Depresyondan da çıkıyor.Ohhh olan gidene oluyorkalan gününü gün ediyor.Kitap böyle bitiyor.
   NOT:Kitabın adı da yüzen ev mahallesinde gündüz sefası çiçeği çıkıyormuş da kötü bir kadın varmış bu çiçeği sevmiyormuş ama iyi kalpli Ada seviyormuş..Falanmış da filanmış-orasını ben de anlamadım-
 Neticede okuyun ya kitabı güzel bence:))))-bu kafa karışıklığı size yeter-